Kayıtlar

Meçhûl Kız

Resim
Meçhûl Kız Meçhûl Kız Tolunay Han Bir zamân oldu, kalp sevgiye doydu, Bir vakit geçti, meçhûl bir kız doğdu, Oğlan hoşlanır, fakar o kız kimdir?... -Bilinmez- Çağlar çağladı, aşk kalbe dağlandı, Çağrı dirildi, kız gönle sığmadı, Oğlan seviyor, ancak kız da sever mi?... -Bilinmez- Sönüyor günler, düşünde bir güzel, Soluyor güller, âh sevgili tez gel, Oğlan âşıktır, kız farkında mıdır?... -Bilinmez- Tolunay'a derler, var git güzele Tanrı'dan emir: "gönüller birleşe" Oğlan mutludur, kız ondan da mutlu Şimde ikisi de meçhûl...Nerdeler?... -Bilinmez- 5 Sekizinçay 25

Gül ve Bülbül

Resim
Gül ve Bülbül Gül ve Bülbül Tolunay Han Mevsimlerden ilkbahârdı. Güneş olanca kudretiyle her yeri aydınlatıyor ve bembeyâz bulutlar yeryüzüne serinlik veriyordu. Denizin engin mâvîliğine bakan bir çınar ağacı, yaprakları ile bir aşk melodisi çalıyordu. Onun hemen dibinde güzeller güzeli bir gül vardı ki ağacın gölgesinde serinliyor ve cân buluyordu. Güneşin doğrudan temâs’ı ve zâlim poyrazların hiddetinden gülü, yalnızca bu çınar ağacı korumaktaydı. Zamân böylece akıp geçerken, sâatler birbirine koşarken, sesiyle ünlü bir bülbül yolunu şaşmış ve çam, köknar, ardıç, huş ağaçları arasından geçip çınarın gölgesinden sıyrılarak çınarın dallarından birine öylece konmuştu. Bu dalların yapraklarıyla yellenip gölgesinde nefeslenen bülbül aynı zamânda etrâfına bakınıyor ve ânın keyfini çıkarıyordu. Bakındıkça son bestesi olan sedâ-yı bülbül melodisini şakıyor ve etrâfa hoş ezgiler söylüyordu. Bir ân gelmişti ki başını aşağı eğdi. O hoş ezgiler susmuş bülbül ...

Bora - Nihat Sami Banarlı

Bora Nihat Sami Banarlı Bora Nihat Sami Banarlı Borraa... Borra... Buzlar üstünden sağnak geliyor... Borra... Kardeş millet avlıyor soğuk iklimler. Horra... * * * Kanma ey Türk. Düşmanı dost bellemekten sakın: Millet değil bir tek fert bil ki yok Türk'e yakın. Gök gürliyen sesinde mırıltılar ezilsin; Sen kara târihte hep şimşek çakan nesilsin. Haykır... Gürbüz sesinle dağlara çık ta haykır... Saltanat yık, saray kır, ordu mahvet, alay kır. * * * Kardeşiz der o millet yağız arpanı alır; Çamuru ekmek sanan çocukların aç kalır. Fenleriyle yavrunun dondurur gözyaşını, Billurdan döktürürler sarayların taşını, Masum karın "kandil"de göz nurunu döker de Bir nazlı oya işler, yaratır bir al perde; O gök gözlü çaylaklar kapar da o perdeyi Kızıl abacur takar da orospu gerdeği... * * * Haykır... Gürbüz sesinle dağlara çık ta haykır... Saltanat yık, saray kır, ordu mahvet, alay kır. Gök gürliyen sesinde mırıltılar ezilsin... Sen kara târihte hep şimşek çakan...

Alacakaranlık (Alkony)

Resim
Alacakaranlık   Solgun bir gül gibi batıyor güneş, Yorgun başı düşmüş, boynu bükülmüş; Yaprakları, o sönük ışınlar, hep Hüzünlü bir gülüşle ondan süzülmüş.   Sessiz, sakin bir dünya var çevremde, Uzaklardan bir akşam çanı çalıyor, Uzak ve güzel, sanki gökten inen Ya da tatlı bir düşten gelen bu ses oluyor.   Derin bir dikkatle dinliyorum, bu Hayalperest ses iyi geliyor bana. Bilmem ne hissederim, ne hissetmem, Bilir Tanrı, aklım nerde dolanır hâlâ.   -Sándor Petőfi;   Diósgyőr,  (8 Temmuz 1847) * * * Macarca Orijinali: Magyar Eredeti: * * * ALKONY   Olyan a nap, mint a hervadt rózsa, Lankadtan bocsátja le fejét; Levelei, a halvány sugárok, Bús mosollyal hullnak róla szét.   Néma, csendes a világ körűlem, Távol szól csak egy kis estharang, Távol s szépen, mintha égbül jönne Vagy egy édes álomból e hang.   Hallgatom mély figyelemmel. Oh ez Ábrándos hang jólesik nekem. Tudj' isten, mit érzek, mit nem érzek, Tudja iste...

Albız Alsın Yağıyı

Resim
  Albız Alsın Yağıyı Bozkırda bugün ölüm sessizliği, Ardından geliyor bir kopuz sesi, Tıngırdayıp dururdu hisli hisli, Ozan başlayıverdi türküsüne. Çevresinde dikkat kesildi Alplar, Hüzünlü türküye kulak verirler, Kavuştaklar diyârda yankı bulur, Bakalım ozan ne diyor türküde: * * * Bin bir seneler geçer, Alplar uçmağa göçer, Ordumuz ezer geçer, Albız alsın yağıyı. Kağan ağulanınca, Toyumuz kurulunca, Yeni kağan bulunca, Albız alsın yağıyı. Tanrı bize mi küstü, Çin’e esîr mi etdi, Kür Şad uçmağa erdi, Albız alsın yağıyı. Kutluk Han toplar ordu, Kurar hemen Köktürk'ü, Düşmanlar boyun eğdi, Albız alsın yağıyı. Nicesi göçtü burdan, Selâm ola bizlerden, Tolunay da göçerken, Albız alsın yağıyı... * * *   Ses kesildi, ozan Tolunay göçtü, Alplar yerde yatan ozana baktı, Ozan ölmüştür, gözler ise yaşlı Alp kopuzla devâm etdi türküye, * * * Bozkır, yine cân aldı, Ozan uçmağa vardı, Nice alpı ağlattı, Göçenlere selâm olsun. Kür Şad ve kırk çerisi, Ozan cennete erdi, Türküleriyle geldi, ...