Kayıtlar

Şiir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Alacakaranlık (Alkony)

Resim
Alacakaranlık   Solgun bir gül gibi batıyor güneş, Yorgun başı düşmüş, boynu bükülmüş; Yaprakları, o sönük ışınlar, hep Hüzünlü bir gülüşle ondan süzülmüş.   Sessiz, sakin bir dünya var çevremde, Uzaklardan bir akşam çanı çalıyor, Uzak ve güzel, sanki gökten inen Ya da tatlı bir düşten gelen bu ses oluyor.   Derin bir dikkatle dinliyorum, bu Hayalperest ses iyi geliyor bana. Bilmem ne hissederim, ne hissetmem, Bilir Tanrı, aklım nerde dolanır hâlâ.   -Sándor Petőfi;   Diósgyőr,  (8 Temmuz 1847) * * * Macarca Orijinali: Magyar Eredeti: * * * ALKONY   Olyan a nap, mint a hervadt rózsa, Lankadtan bocsátja le fejét; Levelei, a halvány sugárok, Bús mosollyal hullnak róla szét.   Néma, csendes a világ körűlem, Távol szól csak egy kis estharang, Távol s szépen, mintha égbül jönne Vagy egy édes álomból e hang.   Hallgatom mély figyelemmel. Oh ez Ábrándos hang jólesik nekem. Tudj' isten, mit érzek, mit nem érzek, Tudja iste...

Albız Alsın Yağıyı

Resim
  Albız Alsın Yağıyı Bozkırda bugün ölüm sessizliği, Ardından geliyor bir kopuz sesi, Tıngırdayıp dururdu hisli hisli, Ozan başlayıverdi türküsüne. Çevresinde dikkat kesildi Alplar, Hüzünlü türküye kulak verirler, Kavuştaklar diyârda yankı bulur, Bakalım ozan ne diyor türküde: * * * Bin bir seneler geçer, Alplar uçmağa göçer, Ordumuz ezer geçer, Albız alsın yağıyı. Kağan ağulanınca, Toyumuz kurulunca, Yeni kağan bulunca, Albız alsın yağıyı. Tanrı bize mi küstü, Çin’e esîr mi etdi, Kür Şad uçmağa erdi, Albız alsın yağıyı. Kutluk Han toplar ordu, Kurar hemen Köktürk'ü, Düşmanlar boyun eğdi, Albız alsın yağıyı. Nicesi göçtü burdan, Selâm ola bizlerden, Tolunay da göçerken, Albız alsın yağıyı... * * *   Ses kesildi, ozan Tolunay göçtü, Alplar yerde yatan ozana baktı, Ozan ölmüştür, gözler ise yaşlı Alp kopuzla devâm etdi türküye, * * * Bozkır, yine cân aldı, Ozan uçmağa vardı, Nice alpı ağlattı, Göçenlere selâm olsun. Kür Şad ve kırk çerisi, Ozan cennete erdi, Türküleriyle geldi, ...

Éloa!

Resim
 Éloa! Uykusuz, uzun geceler boyunca  Zamanın, tutkuların, acıların ötesinde! Adını sayıklar âteşli dudaklarım, Tatlı bir heyecânın azâbında yanarak, Ve ârzûların fırtınası içimde koparken. Eğer korkuyorsam, ağlıyorsam, iç çekiyorsam, Eğer kalbim çarpıyorsa: hepsi senin için; Ve fırtınalı kalbimin çılgın atışlarını Sen görür, hisseder ve anlarsın. Eğer rûhum derin bir hazza kapılıyorsa, Ve kendimi bir tanrı gibi hissediyorsam: Eğer parçalayarak, yakarak ve acımasızca  Azap ile dizlerim toprağa düşüyorsa: Eğer saâdet, mucizelerin büyüsü Veya kaderin darbeleri sürüklüyorsa beni: Adını coşkuyla haykıracağım, Rûhların kutsal korosuyla yarışarak. Adını haykırırım yalvararak, Sevinçle, ağlayarak; uykuda, uyanıkken; Ve adın sonsuza dek yaşayacak, Ve hazlardan ölmek üzereyken Eğer başımı mezâra koyarsam: Sevdâ dolu rûhum son nefesini verirken, Éloa! Güzel adını mezârıma gömeceğim.  -Jenő Komjáthy; (7 Mayıs 1881) Macarca Orijinali: Magyar Eredeti: Álmatlan, hosszu éjszakákon...

Gök Gözgüsü

Resim
 GÖK GÖZGÜSÜ Bilincimi saran mâvî selin altında                          tozlu göğü tutmuştum Çırpındı, çığırdı, çıldırdı göğercin Yıldıydı gözlerin göğün gözgüsünden                                                                            inanmak zor. Varlığımı tehdît edercesine göğercin                                                                       ve                               ...

Mihr ü Mâh

Resim
MİHR Ü MÂH Câvidan oldu bu cân mihr ü mâh’a Mâh u dört, mihr ü yedi hatta âşnâ Yekûn olıcak yedi kere mâh’a Nârdan dil kurbân ola hatta cânâ Bendim yedi ki ve sensin yine mâh Tavâf eyledim seni ki mihr ü mâh -Dolunay Han

Gönül Ülkesi Şâhından

Resim
GÖNÜL ÜLKESİ ŞÂHINDAN Ne nazardır ki bu, gözlerin bahtiyâr mıdır şimdi  Bâb-ı gönlümün Melâiki, cezâyir menekşesi Rüzgâra ahenk verip şarkı söyleyen gonce kimdi O mesûd hâtırandan kalan yalnızca bir sevi mi?  Buyur etsem seni şiirimde ey gökçe-yi Tûrân Bir esinti olan sesin kulağımda bulmaz mı cân Gönül mülkümdeki unutulmamaya çabalayan  O mesûd hâtırandan kalan yalnızca bir sevi mi? Ey melek seni, melike-yi mülk-i dili arıyordum  Bir gün oldu aşıklar meclisinde Mecnûn'u gördüm Gördüm de başımda aşıklar şâhının tacını buldum Sen yokken delilik fermanımı bekleye durduğum O mesûd hâtırandan kalan yalnızca bir sevi mi? -Dolunay Han

Mâh-ı Mâî

Resim
MÂH-I MÂÎ Mâh-ı mâî göktedir vakit de akşâm Ve cânân ile günlere sevi olsam * * * Gün ü tünler geçti, gitti bî-dillerden Geride yalnız sen ve şâirlerden ben Bir rûh-ı latîf ve hoş-nevâsın ki sen Bî-nevâ kalem-i nâlân olcak benden Ben'den dökülen zerre-yi sühan susar Susup da eşkin damlasına hayrân olur Eşkinden süzülen gam ile yazıldı Benim tâlihim olan bu bahtsız yazgı Kaderin en nicesi bu sahîfede Sarı zülüflerin akar bu kalemde Göğün gözgüsüne akseden gökçesin Belinaydan gönlüme vuran mâhîsin Yükselmesin gün, batmasın mâh-ı mâî Dağılmasın gümüş-servi mâhî mâî * * * Mâh-ı mâî yine gökte, yine akşâm Ve yeniden ben günlere sevi olsam - Dolunay Han

Ahların Kurbanı

Resim
AHLARIN KURBANI  Nedendir bu melâlin; ya parlayan hilâlin Ah şu gamlı gözlerin; vah şu hüzn-i kamerin Cândan var mı inancın; ya derdine devacın Ah şu şahsımın şahı; vah şu gönlümün baş tacı... -Dolunay Han

Sen Sen Sen

Resim
  SEN SEN SEN   Sen bir cânân, âfet-i devrân ve yine sen ki Hüdâ Şu denizde doğan kızıllar da yine sensin güyâ   Eserken mavilere senden bir derd-i nefs-i rüyâ; Esir oldu gönüller, haktan kaçarken bir nev-mâha...   Sen, sen ve sen... Senlerden örülmüş bu kızıl gök kubbe; Sadece bana dert olmuş, varılır mı bu sevi'ye?   -Dolunay Han

Ne Kaldı Elinde Bir Avuç Haktan Gayrı

Resim
Ne Kaldı Elinde Bir Avuç Hâktan Gayrı Tanrı emretti: "Ey Ecel Kuşu, İşte sahne senin, vakit bitti." İnsan kendini hazırlarken, o İşte son nefes de söndü gitti... Ne bahtiyar kaldı ne de melûl; İşte o nemli toprağa indi... -Dolunay Han

Serseri Oldum Aşkından

Resim
Serseri Oldum Aşkından Sabâh oldu, şâmdam damlar bir sabâ Ey sen, pâ-mâl ettin beni ser-âpâ Ruhsârdan bir bûy ile ruhumu sar Sevgimizle beraber bir daha sar Eriyorum, senden bana yadigâr; Rivâyet ile coşuyor bu rüzgâr İstemem; son bulmasın şu esinti Olsun bana müebbeden bir sevi Lâleler, gelincikler ve nergisler Dahası da sende mevcûd ey güller Uzanıyor işte boydan boya o yâr Mesâda nâ-mevcûd böyle bir diyâr Asırlar geçer dağılmaz hayâlin Şaşarım nedir böylece emelin Kalbimden geçenler yalnızca senin Itırdan mest olan yalnızca benim Nerdesin diye soramam, bilirsin Derdim de gönlüm de sadece sensin Ayrılık ne maraz ölümden beter; Neyleyim ölümü, sensizlik yeter... -Dolunay Han

Sinn ü Sin

Resim
 Sinn ü Sin  (21. Yaş) Susuyor şâmlar, suskun sabahın şafağında Susuyor, sessiz, sakin denizin ışığında Tanıyorum sanmıştım süzülen buharları Nasıl anlayamamışım yağan yağmurları Hayat, heyhat! Yaşlar akmış, akmış kurumuşum Ben nice barandan bir hayli uzak kalmışım Şimdi akan akmış, gitmiş; nehir çağlamakta Bir ben var ki esrârımın lafzı kef ü nûn'da Her gece... her gece Dolunay'ın ziyâsında Bir ben var ki sinnin mîadını doldurmakta... -Dolunay Han

Yolların Yolcusu

Resim
YOLLARIN YOLCUSU Dost diye diye vardım aşk yoluna Aşk yolundan indim gönül yoluna Sen sanarsın kalbim fani doludur Gönlüm revândır o Allâh yoluna Güyâ yetişir şiir ile Allâh'a Kolay mı ki varmak Tanrı yoluna Derdine derd ile yan döne döne Döner belki felek Hak'kın yoluna Nîlî geçer sanma denizden gökten Onun ruhu vardı Hüdâ yoluna -Dolunay Han

O Beldede Senden Ayrı

Resim
O BELDEDE SENDEN AYRI Gözlerinizin gökselliğinden uzak ve şûle-nazar eşkten cüdâ kalarak Bu yerde sürgüne dâimâ mahkûmuz. Sanrılar ne gâlip gelir bu devirde Ne hitâm bulur hayâller bu gönülde Tanrılar sırrına vâkıf bu kadehde O mürekkebin sönüşüne şâhidiz... Yaşların kızıllığında, senden benden ve hatıralardan huzurlu parçalar Harlanarak kalbin âteşi sönerse Tek bir sözünle dilimizden yanarız... Sözlerinizin ihtişâmından uzak ve nâr-ı hazân senden mahrûm kalarak Gözünden sürgüne dâimâ mahkûmuz... -Dolunay Han

Bilsem De Gerçi Bilmezem

Resim
Bilsem De Gerçi Bilmezem Meyletsen gönül aşka ki aşkı bilmezem, Mesnedim sendin ey yâr ki seni bilmezem. İntizâr-ı şâmında güllere âşinâ; İzhâr eylerken gül-şenler; gülü bilmezem. Ezhâr-ı zârdan oluşmuş hakkın bahçesi Ervâha rahmet ki güyâ dili bilmezem. Mütecessim, müteaddid, mütevâzı cân: Mürûr etmiş güller, hûn-ı revân bilmezem. Ne dersin Dolunay, bu felek döne döne Neler yanmış neler? Gönlün müdür bilmezem... -Dolunay Han

Asr-ı Lalenin Gülü

Resim
 Asr-ı Lâlenin Gülü  Âsarın verdiği heyecânı bilmez miyim? Âşkımın estiği âlemleri bilmez miyim? Yaydığın hoş-bûy-ı saadet, iklimlerinden: Yanağından coşup taşan âşkı bilmez miyim? Lâle-haddinden güyâ ki lâle-zâr oluşmuş, Bahçe içre kanayan gülleri bilmez miyim? Yalnız gül imiş lâle-zârı bolca sulayan Yalnız o akan hûn-ı dil idi bilmez miyim? Nâlân-ı kalemle soldu Dolunay'ın gönlü Hûn-ı revân değilim sanarsın bilmez miyim? -Dolunay Han

Fatih'e

Resim
 FATİH'E Firâk eyledi cân gecenin hâbından Andelib tevârih söyleşir dilinden Tarih defterine döküldü yazgısı İmzasını atar altına gerçeklerin Hasroldu ona baştan yazmak âtîyi -Dolunay Han

Gülşen-i Canan

Resim
  GÜLŞEN-İ CÂNÂN Sanma ey cân, gönlüm suskun mâî deniz, Sözüm harlı âteştir yine dildeyiz Sînende gözümün yaşı bir ırmaktır Sensiz geçen mâzîyi güyâ bilmeyiz Sanki anlamaz, derd-i âşığı ki dûr Sırma gül-şendedir gerçi görüşmeyiz Sahilde duydum o hoş sedâ-yı mahmûr Saki doldur câmı ki içmelerdeyiz Sabâya müstağrak hayâl-i nefesin Sabahat-ı muğber solmuş da görmeyiz Seherde bilsen ey Dolunay hâl nedir? Sâyede gördüm ezhârı ki gül-şendeyiz... -Dolunay Han

İhtiyara

Resim
İHTİYARA Akşam eyledin kendini bittin gittin Hayır eylemedin saba verdin gittin Hayret verirdi sözün bu sen misin Aksetmişsin denizlere kendin gittin Ne sandırdın kendine bu hayat mı Nedir bana kalpsizliğin geçtin gittin İnancımı sorgulattın sen bana Vaktinde neler dedin sevmedin gittin Ey Kamerî ne dersin geçti güya Nice bin yıla ki gençlik bittin gittin -Kamerî

Mevla Yahud Çalab

Resim
 MEVLA YAHUD ÇALAB Esrâr bu cânda ki gönlün Cânân'da mı? Hayat bu ruha ki dilin Tanrı'da mı? Sanmasın âlemlerden sevgin sıyrılmış Kalbin ayrılmış ki Kalu Bela'da mı? Susmasın gül-şenlerden bin nice ezhâr Kızıl kânlardır, güller Allah'ta mı? Cennet de vadetsen ne fayda ey cânân! Benim kalbimdir ki açarı orda mı? İnan! Ey Dolunay bu cihânda da yok: Huzur, ermekdir ki devan Hüdâ'da mı? -Dolunay Han